
Paulo Mendes da Rocha, gösterişten uzak kişiliği, var olan her yüzeyi demokratik bir kamusal alan olarak özgürleştirme girişimleri ve yerçekimine meydan okuyan mimari anlayışıyla, yaşayan en yetenekli mimarlardan biri. Sadece ülkesi Brezilya’nın değil, dünyanın da en önemli brütalist mimarları arasında yer alan sanatçı, 2006 yılı Pritzker ödülü de dahil olmak üzere, mimari alandaki pek çok ödüle sahip.
Yirminci yüzyılın en istikrarlı ve en cesur mimarlarının biri olan Mendes da Rocha, tüm kariyeri boyunca modern ve insancıl mimari konseptini istikrarla devam ettirmesi ile tanınıyor. Kentlerdeki kamusal alanların çoğalması ve geliştirilmesi için pek çok proje üreten sanatçı, eserlerini “daha güzel bir gelecek” vizyonu ile tasarlıyor.

Erken bir başyapıt
Paulo Mendes da Rocha, 1928 yılında Brezilya’nın küçük bir ada üzerinde yer alan kenti Vitória’da doğdu. Babası limanda hidrolik sistemler kuran bir mühendis ve tasarımcı; annesi ise İtalyan bir göçmendi. Sanatçı, ailesinin São Paulo’ya taşınmasının ardından, kentteki Mackenzie Üniversitesi mimarlık bölümünde okumaya başladı. 1954 yılında mimarlık diplomasını aldı ve hızla kariyerine yöneldi.
Mimarlık ofisini 1955 yılında açan sanatçı, üç yıl gibi kısa bir süre sonra, erken bir başyapıt olarak değerlendirilen Paulistano Atletizm Kulübü binasını tasarladı.

Altı ince beton ayak üzerine oturttuğu bina, minimalist bir UFO’yu anımsatıyordu. Metalden tasarladığı çatıyı ayakların her birinden çıkan çelik kablolarla askıya aldı. Böylece, spor salonunu açık bir alan halinde yapılandırdı. Kulüp binası sanatçının cesur ve orijinal vizyonunu kanıtlayarak, henüz 30 yaşında iken ona büyük bir başarı getirdi ve São Paulo Mimarlık Bienali’nde ödül kazandırdı.
Paulistano sandalyesi
Sanatçının yaratıcı modernist ruhu, tasarladığı Paulistano Atletizm Kulübü’nün salon dekorasyonuna da yansıdı. Kulübün oturma odaları için önce bir şezlong daha sonra da “Paulistano sandalyesi” olarak adlandırılan bir sandalye tasarladı.
Uzun yıllar boyunca kulübün bir parçası olan sandalye, tek bir çelik çubuğun bükülmesi ve deri bir oturma yüzeyinin bu yapıya yerleştirilmesi esasına dayanan sade ve hafif yapısal formu ile o yıllarda sınırları zorlayan bir tasarıma sahipti.

Fotoğraf: pritzkerprize.compritzkerprize.com
Paulistano sandalyesi, ilerleyen yıllarda kumaş ve renk seçenekleriyle yaklaşık 350 parçalık bir seri olarak üretildi. Şezlong ise New York Modern Sanatlar Müzesi’nin (MoMA) kalıcı koleksiyonuna dahil edildi.
Paulist Brütalizm
Brezilya’da 1964 yılında başlayan askeri diktatörlük sırasında sol eğilimli mimarlar üniversite öğretim görevlerinden uzaklaştırıldı ve mimari lisansları iptal edildi. Aralarında ünlü mimar Oscar Niemeyer’in de olduğu bir çok mimar ülkeden kaçtı. Paulo Mendes da Rocha, beş çocuğu olduğu için ülkesini terk edemedi ancak bu dönemde oldukça zor zamanlar yaşadı.
Sanatçı, ilk uluslararası binasını Japonya’nın Osaka kentinde düzenlenen Expo ’70 için Brezilya’nın fuar alanını tasarlayarak yaptı. Tasarımında yalın bir stil kullandı. Fuar kariyerinde önemli adımlardan biri oldu. Tasarımı kalitesi, teknolojik cesareti, sadeliği ve zarafetiyle dikkat çekti.

Paulo Mendes da Rocha, aldığı uluslararası beğeniye rağmen, ağırlıklı olarak kendi ülkesinde çalışmayı tercih etti. Yurt dışında yaptığı az sayıdaki projenin çoğunu da diğer Brezilyalı mimarlarla ortaklıklar kurarak gerçekleştirdi. 1980’li yılların sonunda, Brezilya Heykel Müzesi’ni tasarladı, 1990’larda ise Sao Paulo’nun en eski güzel sanatlar müzesi olan Pinacoteca do Estado’nun yenilenmesini tamamladı ve FIESP Kültür Merkezi’ni kurdu.

Sanatçı, hem São Paulo’da hem de Brezilya’nın başka kentlerinde pek çok önemli kamusal yapıya ve özel konuta imza atarken bir yandan da Brezilyalı Mimarlar Enstitüsü Başkanı olarak görev yaptı. Bu yıllarda “Brezilya brütalistleri” olarak bilinen Paulista okulunun temellerini attı. “Paulist Brütalizm” olarak bilinen bir üslupla, binalarında büyük betonlar kullandı. Kitleselliği olmayan bir anıtsallık duygusu yaratmayı, yabancılaşmadan modernizmi yönetmeyi başardı.
Önemli eserleri
Aziz Peter Şapeli
Sanatçının akıcı beton kullanımına güzel bir örnek olan şapel, cam ve taşla çevrili somut bir tasarıma sahip. İki katlı yapıdaki iç mekanlar merkezde bulunan tek bir beton kolon etrafında odaklanıyor.

FIESP Kültür Merkezi
Cephesinde çelik levhalar, düz profiller ve cam kullanılmış olan bina, mekansal bir yeniden yapılanmayı teşvik ediyor. Çalışma ve oyun alanları, geniş bir resepsiyon alanı ve kültürel etkinlikler için ayrılmış dört seviyeden oluşan merkez, özgürlük ve akışkanlık arasında uyum sağlıyor.

Brezilya Heykel Müzesi
Brezilya’nın Sao Paulo şehrinde bulunan 75.000 metrekarelik üçgen alan, tekil bir kurum olmaktan çok, çevresi ile birleşik bir ortam sunuyor. Yapıda kullanılan büyük beton levhalar yeraltında açık alanlar yaratmak için zemin seviyesinin altında birleşerek, havuzları da içeren dış plazanın oluşturulmasına yardımcı oluyor.
